HaYaL SoKaĞı En Güzel Paylaşımın Adresi... |
| | FERHAT İLE ŞİRİN | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
RAMAZAN CSN Tuğgeneral
Mesaj Sayısı : 532 Takım : Meslek : ÖGRENCİ Beğenirlik : 2 Rep : 40 Kayıt tarihi : 14/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN Perş. 25 Eyl. 2008, 22:41 | |
| | |
| | | RAMAZAN CSN Tuğgeneral
Mesaj Sayısı : 532 Takım : Meslek : ÖGRENCİ Beğenirlik : 2 Rep : 40 Kayıt tarihi : 14/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN Perş. 25 Eyl. 2008, 22:39 | |
| Arzu ile Kamber Birbirlerini kardeş sanarak büyüyen iki gencin asklarini anlatan ve 17. yüzyilda ortaya çiktigi sanilan Türk halk öyküsü. Konusu söyledir: Bir kervan, yolda eskiya baskinina ugrar. Baskindan yalniz küçük bir erkek çocugu sag olarak kurtulur. Bir aile tarafindan evlatlik olarak alinan çocuga Kanber adi verilir. Bir süre sonra bu ailenin bir kiz çocugu olur, adini Arzu koyarlar. Iki çocuk birbirlerini kardeş sanarak büyürler. Bir süre sonra aralarında ilgi veyakınlık başlar. Kardeş olmadiklarını ögrenince de evlenmek isterler. Arzu"nun annesi bu evlilige karsi çıkar ve kızını zengin bir tüccarla evlendirir. Ama adam kisa bir süre sonra ölür.Arzu ile kanber evlenmek için yeniden uığrasırlarsa da, anne engel olur. Asıklar bir rastlantı sonucu birbirlerini bulurlar. Kavusmanin heyecaniyla ikisi de bayilir. Sürekli olarak kızını izleyen kötü yürekli anne onlari gene ayırmak ister, ama gençlerin çevresi su ile kaplandigindan yanlarina ulasamaz. Az sonra iki sevgilinin gögüslerinden birer güvercin çikarak uçar ve böylece ikisi de orada can verirler | |
| | | ___ADABİCİ___ Genelkurmay Başkanı
Mesaj Sayısı : 180 Yaş : 29 Nerelisin GENÇ : ankara Ruh Hali : Takım : Meslek : öğrenci Müzik Türü : Sanal Hayvan : En Sevdiği İş : Beğenirlik : 5 Rep : 7 Kayıt tarihi : 24/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN C.tesi 20 Eyl. 2008, 18:31 | |
| Asuman ile Zeycan
Ayni elmadan yiyerek çocuk sahibi olan iki ana babanin biri kiz, biri erkek çocuklari arasindaki aski anlatan Türk halk öyküsü. Erzincan beyi Kaleli Bey ile kahyasi Dervis Ahmet"in çocuklari olmamaktadir. Bey ve kahyasi, kilik degistirerek geziye çikarlar. Bir yaylada karsilastiklari bir dervisin verdigi elmayi esleriyle birlikte yiyen babalar, çocuk sahibi olurlar. Beyin kizi, kahyanin oglu olmustur. Dervis, kizin adini Zeycan, oglanin adini da Asuman koyar, onlarin birbirleriyle besik kertmesi nisanli olduklarini, büyüdükleri zaman evlendirilmelerini söyler. Çocuklar büyüyünce birbirlerini severler, ancak Zeycan"in annesi, Kaleleli Bey"i etkileyerek iki gencin evlenmesini engeller. Asuman ve Zeycan, düslerinde bade içerek asiklik gücü kazanmislar, saz çalarak deyisler söylemeye baslamislardir. Asuman kilik degistirerek beyin huzuruna çikar ve ondan atismak için asik ister. Kaleli Bey, Asuman"in karsisina, asik olarak kendi kizini çikartir. Bu atismada kaybeden, kazananin kölesi olacaktir. Iki sevgili arasindaki sazli sözlü mücadeleyi Asuman kazanir. Ama Kaleli Bey, sözünde durmadigi gibi, Asuman"i da öldürtmek ister. Sevgilisinin yardimiyla kaçip kurtulan Asuman, Basra"ya gider, bir kahvede asiklik yapmaya baslar. Asiklikta gösterdigi basari, Basrali asiklarca kiskanildigi için bir kuyuya atilan Asuman"i, dügünde elinden bade içerek asik oldugu dervis kurtarir, Erzincan"a getirir. | |
| | | ___ADABİCİ___ Genelkurmay Başkanı
Mesaj Sayısı : 180 Yaş : 29 Nerelisin GENÇ : ankara Ruh Hali : Takım : Meslek : öğrenci Müzik Türü : Sanal Hayvan : En Sevdiği İş : Beğenirlik : 5 Rep : 7 Kayıt tarihi : 24/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN C.tesi 20 Eyl. 2008, 18:30 | |
| Kerem ile Aslı
Kerem ile Aslı'nın aşkları asırlardır hiç tükenmedi. Anonim halk hikayesi. XII. Yüzyilda tesekkül ettigi yorumlanan, Kerem ile Asli hikayesi anonim halk hikayelerimizin karakteristik özelliklerini tasir. Hikaye kahramani Asik Kerem, Asli isimli bir Ermeni kizina asik olur. Onu kendisinden kaçiranlarin ardindan arkadasi Sofu ile saz çalarak, türkü söyleyerek diyar diyar dolasir. Büyük bir askin, ugrunda ne ölçüde fedakarlik yapilacak bir kuvvet oldugunu isaret eder. Zorlu macerasinin sonunda, Haleb"de Asli"ya kavusan Kerem tam onunla evlenecekken bir kesis büyüsüne kurban gider. Bir büyü ile tutusup yanar, kül olur. Bu külün kivilcimi ile saçlarindan tutusarak, ayni akibete ugrayan Asli ile ancak cennette bulusurlar | |
| | | ___ADABİCİ___ Genelkurmay Başkanı
Mesaj Sayısı : 180 Yaş : 29 Nerelisin GENÇ : ankara Ruh Hali : Takım : Meslek : öğrenci Müzik Türü : Sanal Hayvan : En Sevdiği İş : Beğenirlik : 5 Rep : 7 Kayıt tarihi : 24/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN C.tesi 20 Eyl. 2008, 18:30 | |
| Leyla ile Mecnun
Mecnun, bir kabile reisinin dualar ve adaklarla dünyaya gelmiş olan Kays adlı oğludur. Okulda bir başka kabile reisinin kızı olan Leyla ile tanışır. Bu iki genç birbirlerine aşık olurlar. Okulda başlayıp gittikçe alevlenen bu macerayı Leyla nın annesi öğrenir. Kızının bu durumuna kızan annesi, kızına çıkışır ve bir daha okula göndermez.Kays okulda Leyla yı göremeyince üzüntüden çılgına döner, başını alıp çöllere gider ve Mecnun diye anılmaya başlar. Mecnun un babası, oğlunu bu durumdan kurtarmak için Leyla yı isterse de Mecnun (deli, çılgın) oldu diye Leyla yı vermezler. Leyla evden kaçarak, Mecnun u çölde bulur. Halbuki o, çölde âhular, ceylanlar ve kuşlarla arkadaşlık etmektedir ve mecâzî aşktan ilâhî aşka yükselmiştir. Bu sebeple Leylâ yı tanımaz. Babası Mecnûn u iyileşmesi için Kâbe ye götürür. Duâların kabul olduğu bu yerde Mecnûn, kendisindeki aşkını daha da arttırması için Allahü Tealâya duâ eder:
"Ya Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."
Duâsı neticesi aşkı daha da çoğalır ve bütün vaktini çöllerde geçirmeye başlar. Diğer tarafta ise Leylâ da aşk ıstırabı içindedir. Bir zaman sonra âilesi, Leylâ yı İbn-i Selâm isimli zengin ve îtibârlı birine verir. Ancak, Leylâ kendisini bir perinin sevdiğini ve eğer kendisine dokunursa ikisinin de mahvolacağını söyleyerek İbn-i Selâm ı vuslatından uzak tutmayı başarır.
Mecnûn, çölde, Leylâ nın evlendiğini arkadaşı Zeyd den işitince çok üzülür. Leylâ ya acı bir sitem mektubu gönderir. Leylâ da durumunu bir mektupla Mecnûn a anlatır.Kendisini anlamadığından dolayı o da sitem eder.Bir müddet sonra Mecnûn un âhı tutarak İbn-i Selâm ölür. Leylâ baba evine döner. Bir çok tereddütten sonra her şeyi göze alarak, Mecnûn u çölde aramaya başlar. Fakat Mecnûn, dünyadan elini eteğini çekmiş ilâhî aşk yüzünden Leylâ nın maddî varlığını unutmuştur. Leylâ, çölde Mecnûn u bulduğu hâlde, Mecnûn onu tanımaz. Leylâ onun erdiğini anlarsa da yine onsuz yaşayamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Kısa zaman sonra da ölür. Mecnûn, Leylâ nın ölüm haberini öğrenir. Gelip mezarını kucaklar, ağlayıp inler;
"Ya Rab manâ cism ü cân gerekmez Cânânsuz cihân gerekmez." Der, kabri kucaklayarak ölür.
Bir müddet sonra Mecnûn un sâdık arkadaşı Zeyd rüyasında, Cennet bahçelerinde birbiriyle buluşmuş iki mesut sevgili görür. Bunlar kimdir? diye sorunca, derler ki:
"Bunlar Mecnûn ile onun vefalı sevgilisi Leylâ dır. Aşk yoluna girip temiz öldükleri, aşklarını dünya hevesleriyle kirletmedikleri için burada buluştular." | |
| | | serseri Genelkurmay Başkanı
Mesaj Sayısı : 128 Yaş : 33 Nerelisin GENÇ : ANKARA Hobin nedir : Müzik Dinlemek Ruh Hali : Takım : Meslek : Öğrenci Müzik Türü : Sanal Hayvan : En Sevdiği İş : Beğenirlik : 1 Rep : 1 Kayıt tarihi : 14/08/08
| Konu: Geri: FERHAT İLE ŞİRİN Cuma 05 Eyl. 2008, 21:15 | |
| Ferhat, Sirin'i görünce vuruldu. Ne gördügü, ne duydugu, ne yarattigi güzellikler içinde böylesine yüce bir güzellige raslamisti. Dedi ki Sirin'e:
Boyalarla isledigim duvarlarda Hiçbir güzellik ulasamaz sana Ben ne kadar benzetmek istesem Hiçbir rüzgâr benzeyemez saçlarina Güzelligini asacak qüzellik yoktur Onu ben istesem de yaratamam Senin güzelligini gördükten sonra Artik ben boyalara dokunamam Ben ki hep bir asmaya inanmistim Ama senin varligini asamam Gözlerinde parlayan yücelige Yaklasmak istesem de yaklasamam Eksiksizi ben sende gördüm ancak Bundan sonra eksiksizi yaratmayi umamam Ilk yenilgim en yüce yenilgimdir Artik Ferhat'in isi tamam Neden bunca güzelligin vardi da Yeni güzellikler özledin bos yere Neden böyle bir vurusta yok ettin Yoksa düsmanligin mi vardi bana Sirin karsi durdu Ferhat'in sözlerine. Dedi ki: Sen ki hep bir sonsuzun umudusun Nasil durur kalirsin yeniden dogmalara Sen ki hep bir bitmezin sarkisisin Nasil boyun egersin çaresiz kalmalara Biz hepimiz bir tutkuya yaratildik Dogduk koyu ve yogun yalnizliktan Biz ki durak bilmeyen yolculariz Nasil eksildik deriz zor yollardan Artik yüklendik ya yaratmayi Bütün güzellikler bizden sorulacak Iyiyi ve dogruyu yüklendik ya Düsüncemiz her zaman sonsuzu arayacak Bütün yarattigini sil istersen Istersen yeniden koyul yaratmalara Kendini azalmayacak bir tutku say istersen Yürü bizi bekleyen zamanlara GüzelIigimi asmani isterim Yalniz kalmak istemem ben dogada Kendimi yarattiklarinla anlayayim Daha yüce güzellikler ver bana
Ferhat da, her yaratan gibi, yaratmayi istemese de yaratacakti. Sirin ona yepyeni güzellikleri duyurdu. Ferhat yepyeni güzelliklere dogru yürüdü. Sirin'in köskü, artik, bir güzellikler cennetiydi. Çok zaman Ferhat da Sirin de her gün biraz daha büyüyen güzellikler karsisinda saskinliga düsüyorlardi. Güzelligin kaynagi simdi artik yalnizca Ferhat degildi. "Sende buldugum güzellikleri çiziyorum durmadan" derdi Ferhat. Gün geldi, köskün islenmedik yeri kalmadi. Padisah, yaptiklarina karsilik Ferhat'a bir torba altin verdi. Ferhat torbayi köskün bir kösesine birakarak çikti gitti. Giderken son bir bakisla bakti Sirin'e. Padisah olanlari anladi, anlamazdan geldi. Onlarin birbirlerine zorunlu olduklarini anlayamazdi elbet. Ne de olsa padisahti. Yaratmakla yönetmek anlamaz birbirini.
Günlerden bir gün Sirin, Ferhat'a bir mektup yolladi. Mektubu götürecek ikiyüzlü, onu önce Padisah'a verdi. Padisah mektuptan hiçbir sey anlamadigi için ikiyüzlüye "götür ver bakalim altindan ne çikacak" dedi. Mektupta sunlar yaziliydi:
Yeraltindan çikar gibi maden Oydukça yalnizlik çikarilir Aradigin geçmis günler içinde Yalnizligin bir karsiligi vardir Geçmeye çalistigin geçitlerde Koca sehirler boyunca yilginlik Durup durup sessizlige uzanir Bulut tutar gibi tutar gökleri Oyarcasina bir duyarligi Öyle basip geçmisler ki adim adim Yüregin islek bir kaldirim Korundugun bütün zor zamanlarda Öyle yürümüsler ki her yanindan Yikim bile degil kalan geriye Yeraltindan çikar gibi maden Ölümleri oymuslar yüregine
Ikiyüzlü, Ferhat'tan da Sirin'e bir mektup getirdi. Ama önce Padisah'a okuttu mektubu gene. Padisah bu mektuptan da bir sey anlamadi. "Götür mektubu ver Sirin'e, bakalim ne yapacak" dedi. Mektupta sunlar yaziliydi:
Adim adim eskiyerek bir gün Bakarlar ki yirtilmis torba Saman gibi dagilir ortaliga Umut bilip ömrünce götürdügün Yeni bir göz gibidir karanliga Yikimini ilk gören her duyarlik Bir ada gibi çizer durusunu Her yaninda denizden bir yalnizlik Yüregindeki kus vurulur alnindan Bos kanatIariyla iner yere Umutlari kapanir göklerine Zaman denen sesler duyulmaz olur Yavas yavas çekilerek bir gün Bakarlar ki çöl basmis denizi Artik onu aramayin gemiler Onun için sular çoktan bitti
Yazdi. Sehir susuzluktan yaniyordu. Her yerde su ariyorlardi. Sarayda bir yudum su kalmayinca Padisah da arayicilara katildi. En önde Müneccimbasi büyülü sarkaciyla yürüyor, onu Padisah, vezirler ve halk izliyordu. Aksama kadar yürüdüler. Günes batarken, aralarindan ayrilip sehrin güneyindeki dagi asmis olan bes kisinin dorukta el salladiklarini gördüler. Biraz sonra o bes kisi etege indi ve dagin öbür eteginde çoskun bir suyun sel gibi aktigini bildirdi. Müneccimbasi sarkacini o yöne dogru döndürerek bir seyler mirildandi ama, söyledikleri sevinç çigliklari arasinda yok oldu. Ancak, mühendisler Padisah'a bildirdiler ki, o su dag delinmeden sehre getirilemez. Ertesi gün bütün halk dagi delmeye koyuldu. Gelgelelim, kayalar kazmalara geçit vermiyordu. Susuzluk son duragina geldiginde, Padisah, dagi iki günde delebilene istedigini verecegini bildirdi. Çigirtkanlar haberi yaydilar. Bir ögle üstü Ferhat, Padisah'in karsisina geldi. Ferhat, Padisah'a dedi ki:
Kazmalar kürekler yetmez dagi delmeye Yüreginden vermedin mi dag susar Dagi delen deldigi dagdan güçlü gerek Yoksa hiç bir susuzluga geçit vermez kayalar Ne istemek ne bilmek yetmez dagi delmeye Sen asmayi bilmedin mi dag susar Su oralarda akar biz burada yanariz Dalarak pinarlarin eksilmez düslerine Dag ne bilecek kendinden vermeyi Kayalar susuzlugu ne anlamis Yasamayi bilmeyen bilmez ki yasatmayi Dag bitmez bir sessizliktir yokluguna inanmis Yürek direnmeyi bilse çoktan delinmisti dag Çoktan yenik düsmüstü varliginda kayalar Simdi o kuru çayda sular oynasiyordu Simdi kiskanç bir çöle benzemezdi sokaklar Bu dagi tek basima delecegim Basegmeyi bilmeyen yüregimle Bütün susuzlara haber salinsin Yarin suyu getirecegim sehre
Ferhat'i dinleyen Padisah'in sevinçle söyledikleri:
Bilsin günes Bir karanliktan sonra güne açilani Yikasin yagmur Yanmalardan sonra kül baglayani Anlasin dereler sularini Bütün kuslarina saysin gökler Renklerini tanisin çiçekler Basaklar kavrasin tarlalarini Nasil Ferhat daglari anlamissa Daglar bütün geçmezlige bitmisse Giyinsin umudunu bütün sular Dahu uzaklara sersin uzaklarini Nasil daglar tutamazsa sulari Nasil deniz yok etmezse gidisleri Her kopan kayada parlayan alinteri Silsin bütün ölüm korkularini Duysun bütün sabahlar Geceden umut diye gündüze baglanani Görsün bütün kayalar Sarsilmazliginda bitimsiz durani Kullanilmis umutlari çikarip atin Varacaginiz yerlere vardinizsa Anilara hiçbir sey saklamayin Eger insan gibi yasadinizsa Eski sular düslerini birakin Daglarin ardinda yeni sular var Yeni sabahlarda delin daglari Susuzluktan suya çikin birdenbire Yoksa düsler birden çoraklasirsa Insan hiç anlamadan yalniz kalir Kullanilmis umutlari çikarip atin Yorgun umut ani olup kalmadan Gökler kadar özgür olacaksiniz Kendinizi yikayin anilardan
Sabah olmadan daha, Ferhat kazmasini omuzlayip dagin etegine geldi. Basladi dagi delmeye. Her vurusta adam büyüklügünde kayalar kopariyordu. Ögleye dogru Padisah, yaninda Sirin ve adamlariyla dagin etegine geldi. Bakti ki Ferhat dagin yarisini delmis. Ferhat gelenlerin yaninda Sirin'i görünce sarsildi. Sirin bir ara onun yanina gelerek kimseye sezdirmeden bir mektup birakti avucunun içine. Ferhat, ancak Padisah, Sirin ve vezirler döndükten sonra mektubu açip okuyabildi. Okur okumaz, oldugu yere yigilip kaldi. Bir ara toparlandi, sirtini bir kayaya dayadi. Içinden, dagi da Sirin'i de birakip, uzak, çok uzak yerlere gitmek geldi. Ancak, koca bir sehrin umudu olmusken, dagi delmeden bir yere gidemeyecegini düsündü. Yeniden kazmasini aldi eline.
Sirin, mektubunda, önce, babasinin sehre gelecek suyla birlikte dügün dernek kurarak kendisini vezirin ogluna verecegini, bunun kendisi için ölüm demek olacagini, Ferhat'siz bir Sirin düsünemedigini, tam bir açmazda oldugunu bildiriyor, sonra sunlari söylüyordu: | |
| | | serseri Genelkurmay Başkanı
Mesaj Sayısı : 128 Yaş : 33 Nerelisin GENÇ : ANKARA Hobin nedir : Müzik Dinlemek Ruh Hali : Takım : Meslek : Öğrenci Müzik Türü : Sanal Hayvan : En Sevdiği İş : Beğenirlik : 1 Rep : 1 Kayıt tarihi : 14/08/08
| Konu: FERHAT İLE ŞİRİN Cuma 05 Eyl. 2008, 21:14 | |
| Ferhat ile Şirin
Padisah, kizi Sirin'i çok severdi. Sirin bir kösk istedi babasindan. Kösk tam üç günde bitirildi. "Ama ben saçaklarinda hiç görmedigim kuslarin uçtugu, duvarlarinda hiç bilmedigim gemilerin hiç bilmedigim ülkelere sevinç tasidigi, dört bir yaninda atlarin hiç tanimadigim umut ülkelerine dogru gittigi bir kösk isterdim" dedi Sirin. En güzel resimleri, en güzel islemeleri en güzel renklerle yaratan Ferhat'i sarayin bahçesine yapilan bu yeni köske getirdiler. Ferhat boyalarini açti, her yani resimlerle, islemelerle süslemeye basladi. Dünyamizin basina sarmis bütün olmazliklari, yüregimize nereden geldiyse gelmis bütün yanlislari, kötülükleri yoksayan büyük bir yaratici çabayla ise koyuldu Ferhat. Boyalarla arasinda kesin bir anlasma vardi. Hiçbir seyi umursamaz gibiydi. Oysa, yaptiklarini begendiremezse boynu vurulacakti.
Yaratanlar Bagislayin önce bizi Her seyi sizden aldik Hiçbir sey veremedik belki size Bizim yüzümüzden yalnizliginiz Yaratanlar Bizi hosgörmeyin ama Alin degistirin bizi Taslari yontu yapmaya Degistirin Sabah aksam degistirin içimizi Yaratanlar Aydinliga çikaran eller kutsal ellerdir Siz bastanbasa birer tanrisiniz Duyurun her duymazliga sesinizi
Ferhat bir sabah vakti gene boyalariyla söylesirken, tuttu yemyesil bir yaprak isledi köskün avlusundaki büyük çesmenin tasina. Sonra yapraga dönüp sunlari söyledi:
Gözlerinin derininde bir sari Yaprak gibi sicak yazdan geçecek Bekleyecek uzaktan ilk rüzgâri Ilk sallantida yerlere düsecek Ilk yagmurda islanacak saçlari Ilk selin akisina takilip gidecek Bir ovada karsilayacak kari Ilk ayazda yüregi titreyecek Iz kalmayacak ondan baharlara Çürüdügünde yesiller çikacak Artik ben yokum dedigi gün Topraktan papatyalar fiskiracak Bir yokta geçirecek uzun yazi Sonbahari hele hiç duymayacak Kimse gelmekte olan soguklari Onu bulup da ondan sormayacak
Daha sonra o yapragin yanina özgürlük kirmizisi bir sandal çizdi. Kumluga mor rüzgârlar getirdi. Dalgalar kiyiyi tutunca sunlari söyledi:
Tutkularla açilir misin sandal Eski mavi büyük denizlere Gider misin isiklarin ardindan Günesin kuskusuz battigi yere Orada görülmedik umutlar bulur Alir getirir misin kiyilarimiza Büyük sevinç çigliklari tasir misin Kara ve sessiz yalnizligimiza O deniz tarlalarinda belki çiçekler YesiI uzakliklara serer bakisini Belki onlar bizden iyi bilirler Umudun gizlisini askin saklanmisini Gider getirir misin güzeI sandal Bize acilarda yok olmayani Büyüyüp büyüyüp de kuslar gibi Gün geIip alnindan vurulmayani
Daha sonra da bu apaydinlik kiyiya bir atli getirdi daglardan. Atliya bakip sunlari söyledi:
Taraninca sabahlarin saçIari Senin adin umut diye biri mi Bir daha geçmez misin geçtigini Yakilinca küI vermeyen serüven Senin adin bir atli mi daglardan Baskaldirmis yoklugunun adina Varinca atli olmanin tadina Senin için gitmelerin sehri mi Senin karli daglarin var mi kistan Sunulacak umudun var mi yaza Yoksa aksamüstünde kendini Birakacak misin renksiz beyaza Atini basibos sürüp tarlaya Topla diyecek misin yalnizligi Özgürlügü ayri ayri kapilarda tutarken Varligin ve yoklugun uymazligi Yaratanlar Her umudu bir kesinlik bildiniz Sizden önce umut yoktu dünyamizda Dünyamiza umudu siz getirdiniz Sonu hiç gelmeyecek bir sarkida Siz islediniz dogaya inanci Kendinizden kendinizi yaratmayi bildiniz Her sey bitmis sanilan yerde bile Yeni yontular kurdunuz kayalardan Asilmazliklar gibi dikili daglardan Siz asmayi bildiniz geçitleri Siz bize kendimizi gösterdiniz Siz bozdunuz dogada sessizligi Yerine sonsuzlugu getirdiniz
Ferhat o sabah yapragi, sandali ve atliyi çizerken, Sirin bir kösede gizlice onu gözetliyordu. Bakti ki, düsledigi güzelliklerden de büyük güzellikler Ferhat'in çizdigi, boyadigi resimlerdedir. Usulca onun yanina yaklasti ve dedi ki:
Bu kadar güzelligi kaldiramaz Daha güzellersen yikilir duvarlar Böylesine eksiksiz bir türküyü Duyanlar dinlemeye dayanamaz Biraz çirkinlik kat yaptigina O güzel çocuk yüzlerini sil biraz O bembeyaz yeleli atlari karala Yerlerine yalnizlik çiz biraz Iyiden dogrudan ve güzelden Birini görmezden gel hiç degilse Boyadigin çiçeklerden birinin Hiç degilse bir yapragini kopar Bir yerinde aksasin bu sonsuzluk Yoksa yüregimiz dayanmayacak Hem bizim eksikli varligimiz Senin eksiksizligini zor anlayacak Sonra aklindan sökemezse seni Ya bir çilgin olup çikarsa Sirin Sonunda bir yalnizliga düserse Sonsuzlugunla ödeyebilir misin | |
| | | | FERHAT İLE ŞİRİN | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|